Cuma, Nisan 3
Relativist bir bakış.
Kişiye özgü olması onu geçerli kılar. Bir insan kendisiyle aynı düşüncelere sahip bir başkasını bulamaz. Tek bir konuda bile mütabık kalamaz. Dilin tam olarak kullanılamaması insanların birbirlerini anlamasını imkansızlaştırır. Sempati duyulabilir fakat tam olarak onaylanmak hiç bir zaman gerçekleşmez. Daha derine inecek olursak, insan kendini ve düşüncelerini hiç bir şekilde tam olarak anlatamaz. Anlatabileceğini varsaysak bile kendini ve düşüncelerini hiç bir zaman tam olarak bilemez. Bu insanı insan yapan ve düşüncelerini eşsiz kılan özelliktir. Eğer insanın eşsiz olduğunu düşünürsek, kendisinden başka kimseyle aynı düşünceleri paylaşamaz. Ve aynı şekilde insan kendi düşüncelerinin doğruluğuna, herkesin de bunları doğru kabul etmesi gerektiğine yahut doğru kabul ettiğine inanır. Relativizm dediğimiz kavrama bu açıdan bakacak olursak, her şey relatiftir, her şey kişiye özgüdür, mutlak doğru yoktur. Her şey relatiftir cümlesi de kendi içinde çelişkili gözükmektedir ancak, derinlemesine incelendiğinde, bu benim düşüncemdir ve relativizmin temeli de insanın düşüncelerinin kendisi için doğru olmasıdır. Her şeyin relatif olma düşüncesi de benim için doğrudur. Bu da her şeyi relatif kılar.
Etiketler:
Güvenç,
Relativizm

Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Blog Hakkında
"Phil Newlings" seri can sıkıntısı sonucu oluşmuş, plansız programsız, standarttan bağımsız, serbest akım düşüncesine serbestçe bağlı, hoşnutsuz davranışların tedirgin etmediği sürece var olabilecekleri bir yazı denemeleri bütünüdür.
Blogun adresiyle kurulabilecek bütün bağlantılar rastgelelik sendromu sonucu oluşmuştur. Bu blogta "gerçek felsefi" bilgiyi temin etmeniz garantisi yoktur. En nihayetinde yazarlar da okuyanlar gibilerdir. Her bir okuyucu, kendisi için en iyi olanı okumak konusunda yine kendi aklına güvenmeyi öğrenmiş olmalıdır.
Nihayetinde, okumak güzel bir eylemdir ve yazmak da güzel bir eylemdir.
Ayrıca, çok gezerken yolda okumaya vakit ayıran çok bilir.
Blogun adresiyle kurulabilecek bütün bağlantılar rastgelelik sendromu sonucu oluşmuştur. Bu blogta "gerçek felsefi" bilgiyi temin etmeniz garantisi yoktur. En nihayetinde yazarlar da okuyanlar gibilerdir. Her bir okuyucu, kendisi için en iyi olanı okumak konusunda yine kendi aklına güvenmeyi öğrenmiş olmalıdır.
Nihayetinde, okumak güzel bir eylemdir ve yazmak da güzel bir eylemdir.
Ayrıca, çok gezerken yolda okumaya vakit ayıran çok bilir.
Yazılmış olanlar
Etiketler
..
(1)
air
(1)
anaxagoras
(2)
anaximender
(4)
anaximenes
(2)
anselm
(1)
antik yunan
(3)
apeiron
(4)
atomists
(1)
atoms
(1)
belief
(1)
belirsiz
(1)
Benjamin Lee Whorf
(1)
Bilgi Teorisi
(1)
bilim
(1)
bilim dünyası hayvanları
(1)
bir kedi gördüm sandım
(1)
birey
(1)
change
(1)
christ
(1)
çeviri problemi
(1)
democritus
(1)
descartes
(2)
determinizm
(2)
dil problemi
(1)
din
(1)
diyalektik
(1)
doctrine of recollection
(1)
doğru
(1)
düşünceler
(1)
Edward Sapir
(1)
einstein
(1)
elma
(2)
Emek
(1)
empedokles
(1)
Erdağ
(1)
eşitlik
(2)
etik
(1)
evren
(1)
felsefe tarihi
(1)
fight club
(1)
fire
(1)
four element theory
(2)
greater
(1)
Güvenç
(19)
hakan
(13)
Hegel
(1)
her şey
(3)
heraklitus
(1)
hiçlik
(1)
hisler
(1)
hristiyanlık
(1)
hseri
(2)
indefinite
(1)
infinite
(1)
intro
(1)
irrasyonalite
(1)
Kant
(2)
kavram karmaşası
(3)
kozmoloji
(2)
leucippus
(1)
Linguistic
(1)
matematik
(2)
mekanizasyon
(1)
mekanize
(1)
Melissus
(2)
Minima Moralia
(1)
motion
(1)
Mustafa Amca
(1)
mutlak
(1)
nous
(1)
ortaçağ
(1)
ölüm
(1)
özgür irade
(1)
Parmenides
(2)
Perception
(3)
Plato
(2)
pratik
(1)
Protogoras
(1)
pythagoras
(1)
rasyonalite
(1)
realizm
(1)
Relativizm
(4)
seeds
(2)
sıraya geç
(1)
sonbahar
(1)
sonsuz
(1)
soru
(1)
şüphecilik
(1)
tanım
(2)
tanrı
(1)
tepki
(1)
thales
(3)
Theodor W.Adorno
(1)
Tibet
(1)
truth
(1)
tweety
(1)
uzak doğu
(1)
varlık
(2)
varolmak
(1)
varoluş
(1)
water
(1)
yasa
(1)
Yaz
(2)
yazma
(1)
Zaman
(1)
Zaman ve Mekan
(1)
Zeno
(2)
peki buna evet doğrudur, tam düşündüğüm gibi dersem bu yazı nasıl anlamlı olacak?
YanıtlaSilya da hayır sen hariç biz hepimiz birbirimizi anlıyoruz denirse?
o zaman okuyup anlamamak lazım ki yazı doğru olsun. gibi bişey.
Temel adımları atlamıyor olsaydık zaten, hiçbir şekilde yaşamımızı devam ettiremezdik. Ki bu temel adımlardan bahsedecek olursak; önce benim kendimi tam olarak anlayamadığımdan bahsetmeliyiz. Daha sonra kendimi anladığım kadarıyla aktarmaya çalışıp, aslında bunu da pek fazla beceremediğimi söylemeliyiz. Aktarmaya çalıştığım düşünceleri ise, karşımdaki okuduğunda, yahut dinlediğinde, öncelikle kendini tam olarak anlamadığını göz önünde bulundurmalı, daha sonra tam olarak anlamadığı yazımı yahut sözlerimi doğru olarak kabul edip etmemesi ya da düşüncelerime ilişkin; evet benim fikirlerimle bağdaşıyor ya da bağdaşmıyor, benim fikirlerimle tam olarak aynı ya da bu düşünceler komple yanlış gibi yorumlarına dikkat etmeliyiz. Bu noktada, zaten söylenenlerin doğruluğu ya da yanlışlığı pek bir şey anlam ifade etmemeye başlıyor.
YanıtlaSilAma yine de, eh belli bir zaman boyunca bu şekilde yaşamımızı sürdürdüğümüze göre, "anlam" dediğimiz şeyi azıcık da olsa çözmüş olmalıyız, yani tamamen bir safsata olmadığı görülüyor. Yani söylediklerimi doğru, yanlış, bir kısmı düşüncelerime uyuyor, bir ısmı uymuyor gibisinden değerlendirebilirsin her zaman. Zaten relativite dediğimiz şey de tam olarak burada başlamıyor mu?