Pazartesi, Mayıs 10

Tanımsal Karmaşa

Bazen, sahip olmak istemediğim şeylerin, tanımlarını değiştirdiğimi farkediyorum. Nasılsa kendi terminolojim diye. Hayır işte, öyle işlemiyor. Sonra farkediyorum ki, iletişim kurmak zorundayım, ilişkide olduğum insanlar ile. Eh, sonuçta yaptığım tanımı anlatıyorum. Karşımdaki fark ediyor ki, bilinen ile, daha doğrusu, az çok olması gerektiğini düşündüğü ile hiçbir ilişki içermiyor benim yaptığım tanım.

Aslında bu, beni kara kara düşünmeye itmiyor desem yalan olur. Bu tanımsal, terminolojik karmaşaya düştüğümü yeni yeni farkediyorum. Bu da beni daha büyük sorunları görmek zorunda bırakıyor.

Cumartesi, Mayıs 8

Biraz ortaçağ iyidir

Ortaçağı kasıp kavuran, aşkın varlık kanıtlama çabası, felsefede büyük* bir yer tutmaktadır. Ve bu kanıt çabası, işin içine "varolmanın" bir özellik olarak atfedilmesiyle fena halde ilintili.

Bu noktadan dikkatle St. Anselm'e sıçrayacağız, ve onun Tanrı tanımındaki "kendisinden daha fazla* bir şey tasarlanamaz" cümlesiyle ilgili bir kaç ufak şey söyleyeceğiz.

Pazartesi, Mayıs 3

bilimin "determinizm" adımı ve nöropsikolojinin özgür iradeye etkisi

kafama takılan bir şey var...

"belirlenmişlik" fikri, "bilimsel belirlenmişlik"le birleşince; -kabaca, bilimin öyle bir noktaya gelmesi durumundan bahsediyoruz ki, bir insanın varoluşu boyunca tüm aksiyonları, aksiyomatize edilmiş olacak.- ortaya "özgür irade" kavramı tabi ki girer.

çok ilginçtir aslında, antik yunanın o kozmolojisi ne zaman ki "mekanize felsefe" tabir edilen alana kaydı. işte o noktada felsefenin içerisine birey girdi o kozmos boşluğunu doldurmak için.