Perşembe, Haziran 18

Bilmek?

Dünyevi olarak adlandırdığımız bu materyal dünyaya ne kadar bağlı olduğumuzu, mutluluklarımız ve ne kadar farklı olsalarda, benzer olarak nitelendirebileceğimiz yahut bizi mutluluğa götürdüğünü söyleyebileceğimiz sevgi, huzur, umut gibi duyguların yerine, genel olarak tek bir başlıkta toplayabileceğimiz acı gösterir.
Dikkatlice incelediğimde ise, mutluluğun dışındaki her bir duygu kırıntısının acı olarak nitelendirilebileceğini farkediyorum. Ve mutluluk dediğimiz kavramın da zaten, anlık ve adlandırılamayan, açıklanamayan bir hisler karmaşası olduğunu düşünüyorum.
Hayatımızı dikkatlice gözden geçirdiğimizde ise, aslında hiçbir zaman bilemeyeceğimiz bir gelecek için didinip durduğumuzu çok kolay bir şekilde farkedebiliriz. Fakat zaman dediğimiz ilizyonun içinde hayatlarımızı bile kaybetmiş bir durum içindeyken, inceleme yapma fırsatını bulamıyoruz.
Geçmişte yaşanan her bir olayın, daha sonradan incelendiğinde doğru ya da yanlış olarak nitelendirilmesi de bu incelemeyi yapmaktan yoksun olduğumuzdandır. Oysa bu inceleme ile, hissiyatlarımızın ardına bakabiliriz ve geçmişte yanlış olarak nitelendirdiğimiz her şeyi, aslında eylemi gerçekleştirirken doğru olarak nitelendirdiğimizi görürüz. Çünkü gerçekleştirmeyi düşündüğümüz hiç bir şeye yanlış gözüyle bakmayız. Dil ve hareket yoluyla, bazı hareketlerimizin yanlış olduğunu yaparken bildiğimizi söylesek bile bu doğru değildir.
Bu durum bizleri çok daha farklı bir konuya getirmektedir. Geçmişte yapılan her şeyin doğru olarak nitelendirilmesinin dışında, gelecekte olacağını söylediğimiz her şeyin de yanlış olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Düşüncelerimiz bile bizleri hareketlerimizin ardından takip ederken, saniyeler sonrasında olabilecek şeyleri söyleyebilme yetisinden yoksun varlıklarız. Limitli algılarımız sayesinde gelecek konusunda yargılara varsak da, bütün bu yargılar yalnızca, alışmış olduğumuz sonuçların yansımalarıdır. Evren diye nitelendirdiğimiz bu boyut içindeki her şeyi bilmediğimiz için, herhangi bir evrensel üzerine konuşmamız doğru değildir. Bir şeyin doğruluğunu zamana ve mekana yaymamız bu kısıtlı bilgi yüzünden imkansızdır. Basit bir örnekle, şu an yaşadığımız zaman ve mekan içinde yer çekiminden bahsedebiliyor olmamız, bir kaç saniye sonra o kavramın halen hayatımızda olacağını söyleyebileceğimiz anlamına gelmez. Çünkü insan içinde bulunduğu bütün olasılıkları göremez. Dünya'dan daha büyük bir meteorun, aklımızın almadığı bir hız ile dünyamızın yakınlarından geçmesi bütün yer çekimi dengesini bozmaya yetecektir ve hatta bütün güneş sistemimizi bulunduğu sistemden koparıp savurabilecek güce sahiptir. Bu olasılığı aklımız almadığı için, yani alışkanlıklarımızın kurbanı olduğumuz için, yer çekiminin gün içinde bizi etkilemeye devam edeceğini düşünerek yaşarız.
Bilimsel kavramlar, aksiyomlar, hipotezler, formüller, kanunlar ve daha niceleri yalnızca hayatlarımızı kolaylaştırmak adına, hayatımızı yaşadığımız zamana ve mekana uyarlanmış ortalama değerlerdir. Doğrulukları gelecek için değil yalnızca şu anı içerir ve tekrar belirtmek istediğim gibi yalnızca ortalama değerler içerir. Mükemmel bir eşitlikten bahsedemeyeceğimiz dünyamızın içinde, matematik formulleri de, fizik kanunları da sadece sanallıklarda doğruluk kazanır. Gerçeğe uygulanamaz. Yalnızca pratikte geçerlidirler.
Doğru olarak nitelendirdiğimiz her şey, kısacası bilgi dediğimiz kavram yalnızca içinde yaşadığımız zaman ve bulunduğumuz mekanı içerir. Geçmişin yanlışlığından bahsetmek yahut gelecek hakkında tahminlerde bulunmak yanlıştır.

Kısacası "Carpe Diem" nihohahahaha!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder