Perşembe, Mart 11

Algı Sorunsalı -1-

Kendimi deniyorum bu aralar. Algılarımla ilgili büyük problemler yaşıyorum. İçinde yaşadığım zaman ve algıladığım mekanı gözlemlemeye çalışıyorum. Çok ağır geçen süreçler bunlar.
Sorduğum soru ise, algıların ne kadar gerçek diye nitelendirilebileceği, yahut gerçek olduklarının kabul edildiği noktada bizleri ne kadar yanıltabilecekleri. Bu noktada, hayatımızın içindeki şüpheler devreye giriyor. Elimde tuttuğum çay bardağının boyutunu bir noktaya kadar bilebilmeme rağmen, bir an sonra, hafif bir algı bozukluğu ile bardağın haddinden büyük ya da küçük görünmesi problem yaratıyor. Oturmakta bulunduğum binanın çatısına tek bir adımla çıkabileceğimi düşünmek, yahut binanın kapısından geçerken kendimi bir karınca gibi hissetmek gibi yanılgılara düşüyorum.
Fakat algıları bir kenarıya bıraktığım zaman, gerçekliği üstüne oturtabileceğim bir temel, bir varoluş düzlemi düşünemediğim için de mecburi bir şekilde, algılarımın gerçekliğin ta kendisi olduğunu düşünmeye itiliyorum.
Elbette üstüne çok düşünülmüş olsalar da, dilin verdiği deneyimsizlik ve anlaşılmazlık yüzünden, yeterli düzeyde bir anlatım, bir açıklayış ya da bir argüman kabul edilebilecek bir yazı olmayacak olsa da aynı hızda devam ediyorum yazıya.
Gerçeklik olduğunu fark ettikten sonra ise daha büyük bir problem başlıyor aslında. Gerçeklik denilen kavram nasıl yanıltıcı olabilir. Aslında bu tamamen bir perspektif sorunsalı gibi gözüküyor gözüme. İçinde bulunduğumuz mekan, bize bir görüş açısı veriyor ve belli zamanlarda, bedensel ve zihinsel faliyetlerimizin azaldığı yahut çoğaldığı noktalarda bize sorunlar yaratmaya başlıyor.
Fakat etrafımdaki her şeye, bilinemezliklerinden dolayı nesne gözüyle bakmak zorunda kaldığımı da göz önünde bulundurduğumda, gerçeklik dediğim kavramın beni aldatmaması gerektiğini bir kez daha gözden geçirmek zorunda kalıyorum. Eğer bir gerçeklik var ise ve bu gerçekliği algılayan subje, düşünen varlık (daha töz aşamasına geçiremediğim kavramlar) "ben" isem, aldanmamam gerekmez miydi? Beni aldatabildiği noktada başka subjelerin gerçeği görebildiği sorunsalı ile karşılaşıyorum ve aslında başka subjelerin olduğunu kabul etmek beni çok ferahlatan bir düşünce olmasına rağmen yine de bunun bilinemez olması acı verici bir kavram olarak karşıma dikiliyor.
Soruna geri dönecek olursak, aslında ihtiyacım olan şeyin, psikolojiye karşıu hissedilen dogmatik bir inanç ve bana konulmuş bir şizofreni teşhisi ile bütün bunlardan sıyrılabileceğimi bilmem ve buna sahip olmadığım noktada ise bu şekilde algı sorunlarıyla ilgili yazılar yazıyor olmam en büyük problemler olarak iki yanımda beni bekliyorlar.
Saygılarımla diyerek önlerinde eğiliyorum ve düşüncelere gömülüyorum tekrar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder