Pazar, Ekim 17

Olağan Pazar Yazıları - Şüphecilik ve Görecelilik (1)

Daha basit bir konu seçebilir miydim diye soruyorum kendime de, evet kesinlikle seçebilirdim. Şimdi öncelikle h'nin yaptığının biraz daha basitini yapmak istiyorum. Şüphecilik akımı Protogoras ile başlayıp daha sonra çeşitli arkadaşların varlığı ile devam etmiş, bir çok akıma ve bir çok akımın yıkılmasına ortam hazırlamış bir akımdır. Nedir bu akım? Hemen söyleyeyim. Bu adamlar mutlak bilgi yoktur diyor. Şimdi duyabiliyorum "Mutlak'dan kasıt ne?" sorularını. Mutlak ise bildiğimiz "doğru". Ama değişebilen bir doğrudan bahsetmiyoruz burada. Değişemeyecek doğrulardan bahsediyoruz. Mesela dindar bir insan için Allah'ın varlığı mutlak bir doğrudur, fakat "sünnet" kavramı mutlak değildir. Bir realiste göre dünyanın varlığı bir mutlak doğru iken, kendi varlığı mutlak değildir, yanlış olabilir. Sonra bir fizikçiye göre atomların varlığı bir mutlaktır fakat estetik algıların varlığı değildir, yanlış olabilir, gibi gibi.

Bütün bunlar aslında biraz göreceli bir bakış açısı sunmakta hayata. Bir dindarın gözünden bakacak olursak bu soruna, ortada şüphe etmek için bir neden yoktur. Bir fizikçi için de aynı durum geçerlidir. Ama yine de, mutlak diye adlandırdıkları kavramlar birbirinden farklıdır. Daha önceleri olsa rahatlıkla ortada dilsel bir problem var derdim fakat şimdi diyemiyorum. Neden mi? İnceleyelim o halde:

Bir dindarın Allah'a yüklediği sıfatlar bellidir. Bir müslüman açısından bakacak olursak, zaten kutsal kitapta bu sıfatlar yazmaktadır. Bir fizikçi ise beş duyu organı ile algıladığı şeylerin varlığının mutlak olduğunu söyler basit bir tanım yapmak gerekirse. Yani ne kadar kutsal kitabı okumuş olsa da, aklı sadece fiziksel dünyaya basan bir fizikçi, Allah hakkında, dindar bir insan kadar bilgili olsa da, söyleyeceği şey şu olacaktır: "Tamam, iyi hoş diyorsun, tamam söylediğin bütün sıfatlar Allah'da var olsun ama yine de ben onu algılamadan mutlaklığını kabul edemem." Yani aslında aynı şeyden bahsetmelerine rağmen birbirlerinden farklı düşüneceklerdir. (Tam olarak aynı şeyden bahsetmiş olmayacaklar ya neyse, bu başka bir konu)

Yani ortada dilsel bir problem olmadığını varsayabiliriz. E peki öyleyse bu farklılığı yaratan sebep ne? Benim cevabımın ne olacağını, bir kaç yazımı okumuş ya da benimle sohbet etmiş olanlar çoktan farkettiler ya neyse ben devam edeyim.
Cevap, görecelilik. Yani bu insanların farklı düşünüyor olmalarının en temel sebebi bu insanların birbirlerinden farklı bireyler olmaları. Birbirlerinden farklı bireyler derken anlatmak istediğim, doğumlarının, yaşayışlarının (yaşadıkları ortam, ailelerinin farklı olması, hatta birinin bu dünyada, diğerinden daha fazla zaman geçirmiş olması) birbirlerinden farklı olması. Tek yumurta ikizlerinin bile birbirlerinden farklılıkları olacaktır çünkü aynı mekanı paylaşmadılar hiçbir zaman. (Aynı mekandan bahsederken, boyutsal olarak birbirlerinden farklı noktalarda olmalarından bahsediyorum.) Bu noktada, en ufak bir farklılığın bile bütün düşünsel yapıyı değiştirdiğini ve hiçbir bireyin birbiri ile aynı düşünceleri paylaşamadığını söylemek çok olası. Evet, belki benzer düşünceler vardır, örneğin, insanların yüzde doksandokuzunun öldürmenin yanlış olduğunu söylemesi gibi. Fakat bu insanların eşsiz birer birey olmalarından kaynaklı olarak, öldürmenin yanlış olduğunu söylerlerken ki motifleri elbette birbirlerinden farklı olacaktır ve doğal olarak ne kadar öldürmek yanlış diyor olurlarsa olsunlar düşünceleri de farklı olacaktır. Bu noktada kurdukları cümlenin birbirlerinin aynısı olmasının bir farklı kalmıyor.

Şüpheciliğe geri dönecek olursak, Protogoras kardeşimiz şüphesini ve göreceliliğini, "insan her şeyin ölçütüdür" diyerek tanımlamaya çalışıyor. Yani bu cümleyi görecelilik ile birleştirecek olursak demek istediği şey, her insan bir diğerinden farklı olacağı için, doğru diye adlandırdıkları şeylerin de birbirlerine nazaran farklılık göstereceğini, bu noktada birey olarak inandığımız şeyleri doğru olarak nitelendirdiğimiz olacaktır. Bilgi dediğimiz şey de zaten, insan tarafından atfı yapılan bir şey olduğu için diğer her şey gibi o da farklılık gösterecektir. Diğer her şey de farklılık göstereceği için kişiden kişiye, her şeye şüphe ile yaklaşmak en doğrusu olacaktır.(Şipmi bunlar sizlere birbirini takip eden, birbirini yaratan argümanlar gibi görünseler de değiller, yalnızca serbest atış tekniğini kullanıyorum yazılarımda. Eğer argüman şeklinde yazacak olursam zaten belirtirim, yanlış olmasın.) Ya da basit bir kabulleniş de işimizi görebilir: İnsanlar birbirlerinden farklıdır, inandıkları yani doğru diye nitelendirdikleri şeyler de birbirinden farklıdır. O zaman anlaşmak mümkün değildir...
- Nereye abi ya?
- Tibet'e gidiyorum. Haydaa, onca yazı yazdım bunun hakkında hala adama anlatacam diye yoruyorum kendimi, nasıl olsa o yine kendi bildiğini okuyacak.
- Abi ne saçmalıyorsun ya?
- Yok bir şey kardeşim yok bir şey. Sen dön oynunu oyna. (Çat!!)
- Gitti la adam...

Güvenç Ahmetoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder